MERASİM-2

Ne destanlar, ne koşuklar yazdılar köylerde Necip’in çıkan gözüne. Kimi ölenin yerinde gözü vardı, gözü çıkasıcanın gözü çıktı dedi, kimi ise ağlamayı bilmeyen gözler gülmeyi hak etmez. Necip öyle güzel ağlıyor ki bir gün muhakkak çok güzel gülecek sözünü dillendirdi. Nebi mola süresinin sonunda kalkar, cebinden bir sigara yakıp , “Baba şu yaktığım sigaranın da tadı yok baba, baba sen burnumdan dumanı çıkarınca, kireç ocağının bacası gibi tüttürüyor namussuz, derdin, baba kireç ocaklarını da ıssız bıraktın baba. “Offf off’ “derse bu sözler Necip’e kalk artık, yalan yere kancık eşekler gibi yatma demekti. Aynı sözleri tekrar edince Necip olduğu yerden kalktı, yere düşüp bayılanları taşırken oluşan hengâmede kaybolan gözünü aradı. Çok geçmeden bulda da, üstünde bir parmak çamurla. Özene, bezene sildi geri gözüne takıp kaldığı yerden devam etti. Devam etmesi gerekliydi çünkü o an Nebi sigara içmekteydi.

-Kireç ocaklarının bacasına, gelin kızın kocasına, işadamının locasına, meyil vermezdin de neye meyil verdin de gittin baba. Baba, baba bizi bırakma baba!

İşte şimdi oldu. Kaldıkları yerden devam etmeleri için tek gerekli olan şey Nebi’nin sigarasını bitirmesiydi. Nebi sigarasını bitirir bitirmez izmariti yere fırlatır, kalabalığı iki eliyle yararak koşar, gider tabuta sarılırdı. Yine aynısını yaptı, izmariti attı, eliyle kalabalığı yardı, tabuta bir metre kala ayakları birbirine dolanınca önce tabuta, sonra tabutla birlikte yere yuvarlandı. Beyaz kefenin içinde elleri bağlı olan merhum, çene bezi bağlı halde kapak açılınca usulca kapaktan çıkıp yere yuvarlanıp sırt üstü kaldı. Nebi ne yapacağını şaşırdı, afalladı. Ayılanlardan bir kaçı yine bayıldı, bir kaçı da; “Anam olmaz olsun böyle cenaze, iki gram aklım vardı onu da yitirecem!” diyerek evine doğru kaçmaya başladı.

Merhumun oğlu hemen bir kaç kişinin yardımıyla cenazeyi tabuta koyup geri yerine kaldırdı. Üstünü başını silkeleyen Nebi suçlanmış gözlerle merhumun oğluna, yani Şadi’ye baktı. Üzgün ve korkak gözlerini kaçırınca Şadi iki adımda Nebi’nin yanına kendini attı.

-Abi ben sana sakatlık çıkaracan, sakin ol demedim mi? Beni yedi köye rezil ettin Allah belanızı versin sizin.

-Şadi işimizin en büyük handikabı görsel şovlar. Böyle aksaklıklar oluyor kardeşim, ben napayım ayaklarım koşarken birbirine dolandı.

-Abi ne diye koşarsın tabuta, ortalığa bak korkudan kimse kalmadı. Nasıl götürüp defnedeceğiz bu cenazeyi şimdi bu kadar adam.

-Atar arabanın arkasına götürürüz, sen şey etme.

-Abi benim babam kenarı işlemeli Merinos halısı mı?  ya da kurbanda kesilecek kınalı koç mu? Adamı layık gördüğün yere bak Allah aşkına.

-Ne alakası var Şadi. Ben siz yorulmayın diye dedim kardeşim. Yoksa ben atar omzuma da götürürüm

-Abi bir elli boyun var tutar götürürüm diyorsun. Babamın bacak boyu senden uzun nasıl götüreceksin, çıldırtma beni insanların içinde!

-Benim bi bu kadar da yerin altında var merak etme. Araba olmaz dersen sarın sırtıma yüklenip götüreyim mezarlığa.

-Allah Allah, bu kez de sobalık ince fındık dalına döndürdü adamı. He abi urganla da bağlayalım öyle götür. Neyse yapacak bir şey yok. Arkadaşlar bi el atalımda babamı aracın bagajına koyalım. Haydi imam çıkmadan halledelim.