UMUT 14

Umut, bir yangının ortasında kurtarılmayı bekleyen çaresiz bir yüreğin kapının açılmasını beklediği an. Umut, karanlık dehlizlerde kalan bir çift gözün ufukta mutluluğu araması. Umut, her sevda sözcüğüne inanan masum ve temiz bir güzelin her sevda sözcüğünü söyleyenin o doğru adam olduğunu sanması. Ve Umut bir gün dağılacağını bildiğin kara bulutların son kez üstünde dolanması. 

Gece yarısını geçtikten sonra birkaç doktor birden girdi Haydar’ın olduğu müşahede odasına. Yaklaşık yarım saat sonrada gülümseyerek odadan çıktılar. Tunceli’nin yiğit kişisi, taşı sıksa eritecek Haydar nihayet bu badireyi de atlatmıştı. Hatun haberi alır almaz yere kapandı, şükürler olsun yarabbim diyerek ağlamaya başladı. Mestan ise orada daha fazla kalamamış kendini dışarı atıp sigarayı yakmıştı. Gözlerinden akan yaşı durduramıyor, avuç içine gözyaşlarını silerek derinden iç çekerek ağlıyordu. Umut, Haydar’ı ayakta tutuyor ve ölüm denen türküye kendini kaptırmasın diyerek yakasından bırakmıyordu. 

Bir hafta sonra fazla kimseyle görüştürmemek şartıyla taburcu edip evine yolladılar Haydar’ı. Getirip salonda yaptıkları yatağa yatırdılar. Ve onu çok yormadan yanından uzaklaşmak istediler. Haydar tam Mestan giderken elinden yakalayıp yanına yaklaştırdı. 

-Üzüm zamanı it ayağından asma ile ölmez Mestan Efendi. Merak etme sizi bırakıp bir yere gitmem.

-Ben merak etmedim de bakma arkadaşlar endişelendi. Bizim ki her halde bu sefer kuyruğu titretecek dedi.

-Çok beklersiniz daha çok .

Gülümseyerek Haydar’ın yanından çıkan Mestan hemen markete koşarak evin eksiklerini tamamladı. Hatun eksiğimiz yok diyordu ama o dayanamadı. Markette ne gördüyse arabaya attı. Yarım saat sonra da Haydar’ın kapısını çaldı. Kapıyı açan Hatun elleri dolu gelen Mestan’ı görünce istemsiz de olsa kızdı:

-Allah aşkına ne bu Mestan abi, evde her şey var ne diye aldın bunca şeyi?

-Her şey olsa da bunlar bulunsun abla. Gelenin gidenin bitmez.

Hatun poşetleri alırken poşetin en üstünde duran cam kavanoza baktı. Emin olmak için poşeti yere bırakıp cam kavanozu aldı:

-Birin bin olsun kesene bereket de Mestan Abi fıstık ezmesini ne diye aldın?

-Fıstık ezmesi mi abla o? Ben de sarı haşhaş sanıp aldım.

-Neyse senin canın haşhaşlı çörek çekmiş belli, yarın akşama uğra da yapayım.

-Yok, abla zahmet etme ne çöreği. Ben misafire yaparsın diye aldıydım.

-Bu dünyada herkes misafir be Mestan abi, boş ver sen misafiri gel yarın akşam.

-İyi madem abla eksik gedik bir şey olursa ara. Sahi nasıl bizim ki?

-nasıl olsun bir uyuyup bir uyanıyor. Demin rüyasında sarı kız türküsünü söylüyordu hala aklı fikri türkü de şarkı da seninkinin.

-Aman iyi olsun da türküsünü, şarkısını dinleriz , haydi bana eyvallah abla dükkana gideyim