İNCİR AĞACININ ALTINDAKİ SIR

İlk bir davette fark ettim yüzümdeki çizgilerin ne kadar çoğaldığını. Bu eller benim olmamalı dedim, çünkü bu eller dün dağ yamaçlarından papatya toplayıp, onları yine bir papatya dalına sararak sevdiğime buket yapan eller değildi. Şuh kahkahalar böldü sonra düşüncelerimi. Düşüncelerim ki ait olduğu sokaklarda koşuyorken üstelik. Ben, biz, bizler dedim votkası bol kokteylimden içip bu aynanın önüne geldikten sonra. Sanırım votka yakmış olmalıydı boğazımı, ama yıllardır votkalı kokteyller içerdim böyle olmazdım oysa. Saçlarımdaki akları gördüm, kırağı yağmış tarlaların vuslatında. Şimdi nerede bir ayrılık şarkısı çalsa oradan koşar adım uzaklaşırım. Adım Sarkis ben memleketinden koparılmış, ciğeri sigara katranına bulanmış yalnız bir adamım. 

O akşam sokağın başını tutanlar Dimitri’nin bahçesinden gelen kebap kokularıyla mest oluyordu. Ekip gündüz kiliseden çıkınca Sarkis’in evine gitti ilk. Sarkis daha doğduğu evin duvarını görür görmez öyle bir ağladı, öyle bir ağladı ki yanındakilerin içi parçalandı. O güzelim çiçeklerin, ağaçların süslediği bahçe viran olmuş gitmiş, neşeli kahkahaların etrafa saçıldığı ev ise harabeye dönmüştü. Yarım saat kadar içini çekerek ağladı Sarkis bahçede, sonra kendine gelip evin içini dolandı. Sarkis ve ailesi göçtükten sonra eve birkaç aile taşınmış onlarda ev bayağı bir eskiyince evi kaderine bırakıp kaçmıştı. Mahalledeki çocukların perili ev diye adını çıkardığı evin camları bile paramparça dağılmıştı. Yani demem o ki hala Sarkis’in anılarının gezdiği o güzelim evden geriye zaman hiçbir şey bırakmamıştı.

Sarkis bu durumda olduğundan bizimkilerde bir şey soramadılar doğal haliyle. Herkesin aklında aynı soru dolanıyor ama bu soruyu dile getirmeye kimse cesaret edemiyordu. Bir saat kadar sonra evden çıktılar ve mahallede tur atmaya başladılar. Gezerlerken Dimitri arkadaşlarına akşam bahçemde ağırlayacağım sizi dedi. Bu sözü demesinin en büyük nedeni misafirperverlikten ziyade çevrede tek Tokat kebabı ocağının Dimitri’nin evinde olmasıydı. Sarkis de epeydir Tokat kebabı yemediği için akşama Tokat kebabı yapılacaktı. Biraz daha yürüdükten sonra iş bölümü yapıldı. Dimitri, Latif hocaya dönerek

-Latif sen Nebi ile Şeref’i al gidin kebaba sebze seçin. Biz de Sarkis’le kasaba gidelim

Latif hoca olur manasında kafasını sallayarak

-Mangal kömürü ne âlemde papaz efendi? Evde yeteri kadar var mı ben alayım mı?

-Izgara ve semavere yetesi kadar var evde. Onları kullanalım başka zaman alırız 

-Haydi selametle, işimiz bitince Engin’in kahvede buluşuruz

-Selametle 

Nebi, Şeref ve Latif hoca manava doğru dönünce Sarkis ve Papaz Dimitri tersi yöne yani kasaba doğru yürümeye başladı. Latif hoca verilen siparişi almak için manava geldiğinde Manav Mıstık iki sandalyeyi karşılıklı koymuş, oturduğu sandalyenin karşısındaki sandalyeye ayaklarını uzatmış elleri bağlı biçimde uyuyordu. Nebi onu o halde görünce dayanamadı ve dürterek sallamaya başladı.

-Hemşerim mavi ocak dinlenme tesislerine geldik. Yarım saat çay ve ihtiyaç molası, kalk ihtiyacını gör 

Gözlerini açınca ne olduğunu anlayamayan Manav Mıstık bir an gerçekten kendini otobüste seyahat ediyorum sandı. Etrafına gerinirken dikkatlice bakınca dükkânda olduğunu anladı. Nebiye gülümseyen gözlerle bakarak

-Eyvallah kardeşim sağ olasın. Uykum ağırdır Alibeyköy’de ineceğim, aman unutmayasın kardeşim unutursan Edirne’de açarız gözümüzü, diyerek kahkaha attı.