İNCİR AĞACININ ALTINDAKİ SIR 6

Yaklaşık bir saat kadar kazdı Şeref ile Nebi, Sarkis’in gösterdiği yeri. Bir metre genişliğindeki çukur, yetmiş santimetre kadar derinliğe ulaşmıştı ki Nebi’nin vurduğu kazma teneke tarzı bir şeye çarpıp metal sesi çıkardı. Sesi duyan Latif Hoca ve Papaz Dimitri duayı sıklaştırdı. Nebi elindeki kazmayı atıp sesin geldiği yeri eliyle eşmeye başladı. Yaklaşık beş dakika sonrada üstü teneke ile kapatılmış otuz santim genişliğindeki sedef kakma kutuyu çıkardı. Hemen kutuyu Sarkis’e verip kutunun altında başka bir şey var mı diye eliyle araştırdı. Olmadığını anlayınca Şeref ve ikisi eştikleri çukuru kapatmaya başladı. Bu sırada Dimitri biz bahçeye gidelim siz de çukuru kapatınca bahçeye gelirsiniz diyerek Latif ve Sarkis ile evinin bahçesine doğru yola koyuldu.

Yarım saat kadar sonra Şeref ve Nebi çukuru kapatmışlar, ayaklarıyla iyice ezip koşar adım Dimitri’nin bahçesine varmışlardı. Geldiklerinde üçü de neşeli neşeli gülüşüyor, kutuyu ortaya bırakmışlar doldurdukları rakıları içiyorlardı. Hemen şişeye sarılan Nebi, Şeref ve kendisine birer duble rakı doldurup anlamsızca kahkaha atmaya başladı. Keyifler iyice yerine gelince Sarkis ortadaki sedef kakma kutuyu alıp üstünü üfledikten sonra kutuyu açtı. Kutu açılır açılmaz içinden ilk bir zarf çıktı, altına baktığında ise eski olmayan, en fazla yirmi yıllık beş adet bileziği gördü Sarkis. Sonra kutuyu kapatıp zarfı eline aldı ve içini açtı, zarfın içinden çıkan mektubun ilk harflerinden annesinin yazısını tanıdı. Ve içinden okumaya başladı. 

Sevgili Oğlum Sarkis;

Seni Memleketimiz Tokat’a yollamamın en büyük nedeni ne bir hazine ne de gömdüğüm bir emanet oğlum. Seni oraya göndermemin en büyük nedeni doğduğun, büyüdüğün, koşturduğun sokakları dünya gözüyle bir kez daha görmeni istemem. Sarkis oğlum, kınalı kuzum. Bu kutuyu yıllar önce gönderdiğim Seveçya’ya tarif ettiğim yere ben gönderdim. Yani anlayacağın Tokat’tan ayrılırken ben gömmedim. Bilirsin Seveçya gezmeye, tozmaya bir de kocaya doymaz. Gidip bunu oraya gömdür dedim sağ olsun kırmadı halletti ve şimdi kutu onun sayesinde senin eline geldi. 

Şimdi kim bilir kaçıncı kocasını eskitmiş nerede gününü gün eder benim alık kızım Seveçya’m. Sen yarından tezi yok arayıp teşekkür etmeyi ihmal etme. Neyse ben konuya geleyim. Sarkis’im benim yaralı ceylanım, nasıl değişmiş mi Tokat? Gerçi benimki de soru neler değişmedi ki Tokat değişmesin. Asıl bizim bunak papaz nasıl, yine istifliyor mu mahzene şarapları sor bakalım. Unutmadan Behiye’ye uğra ihmal etme, benim kadar emeği var hacı annenin üstünde. Dünyanın en güzel yerlerinde gezen annenin aklı hep Tokatta kalmış gördün değil mi oğlum? Hem nasıl kalmasın? Her şeyimizi bir gece vakti bırakıp yollara revan olduğumuzda içimde hep geri gelme umudu vardı ama yatalak olduğumda bu umudum da kalmadı. O yüzden sana böyle bir oyun ettim. Bilirim kırmaz, sözümden çıkmaz muhakkak gidersin dedim. Ve nihayet ilk kez anne dedikten sonra düştüğün bahçeyi yeniden adımla istedim. Şunu unutma oğlum insan en lüks yerlerde, en güzel yemekleri, en güzel giysileri giyerek yaşar ama aklında hep vatanı vardır. Bizim vatanımız da orası, kardeşlerimizde komşularımız. 

Bundan sonra sıklıkla git, evimizi yurdumuzu boş bırakma. Bileziklere gelince onları parasını verip Seveçya’ya ben aldırdım. Onların üçünü Dimitri kilisenin tadilatında kullansın, ikisini de ver harçlık yapsın. Bilirim o onurlu, bunak papaz aç gezer ama kimseden istemez annemin vasiyeti dersen ses etmez. Mahzene zulaladığı şaraplardan bir tane çıkarsın, bileziklerin parasına da biraz et alıp bahçesinde keyif yapsın. Dünya denen konaklıktan göçen annenin ruhu şu an Tokat sokaklarında dolanıyor ve ilelebet annen seni gerçek dünyada bekliyor oğlum.

ANNEN NOVART

Islak gözlerle etrafına bakan Sarkis mektubu katlayıp masaya bırakınca mektubu ilk Dimitri aldı, o da ağlayarak bırakınca mektup elden ele dolandı