İNCİR AĞACININ ALTINDAKİ SIR 2

Alışverişler yapılmış, Engin’in kahvede çaylar içilmiş akşama yakın Dimitri’nin bahçesinde toplanılmıştı. Herkes bir işin ucundan tutuyor, yavaş yavaş akşamki masa kuruluyordu. Her ne kadar Sarkis misafir olsa da kaşla göz arası gitmiş iki şişe de rakı almıştı. Ne zahmet ettin biz alırdık diyenlere çorbada benim de tuzum olsun karşılığını vermişti. Latif hoca salata yaparken Şeref karpuz doğruyor, Dimitri kebap ocağına odun kırarken Nebi ızgarayı yakıyordu. Sarkis ise Dimitrinin gösterdiği yerden tabak çanak alıp geliyor usulca masanın düzenini kuruyordu. Çok geçmeden salata ve karpuz masaya gelmiş, Şeref ise sıcak suya yatırdığı peyniri süzüp tabağa dizmeye başlamıştı. Nebi ızgara yaparken, Papaz Dimitri ise Tokat kebabı ocağının başındaki yerini almıştı. Kebap fırınına dikine asılı şişlerden damlayan yağlar öyle bir cızırdıyordu ki, kokusu ve dumanı bütün mahalleyi kaplıyordu. Sarkis daha fazla dayanamadı

-Evet, beyler rakı içmeyen var mı? 

Nebi rakıyı duyar duymaz cevap verdi

-Latif hoca ile Papaz Efendi içmez.

-Hayırdır Dimitri amca sen önceden rakıyı severdin.

Nebi, papaz Dimitri cevap vermeden 

-Benim yanımda saygısından içmiyor yoksa elbette sever.

Dimitri Nebi’nin verdiği cevabı hiç kâale almadı.

-Hadi ulan cevapsız çağrı. Doldur oğlum sen duble olsun. 

-Vay erkeğe bak sen. Yatak diye bahçedeki kabakların yanına uzanma yine Dimitri baba.

Deyince Nebi, Papaz Dimitri sinirlendi:

-Ulan iftiracı adi. Ben o gün kabakların dibinde uyumuyordum, bitkiler de canlı onların da hisleri var ben o gün kabaklarla sohbet ediyordum.

Bundan yaklaşık bir sene kadar önce mahalledeki bir düğünde Papaz Dimitri öyle içmiş, öyle içmişti ki gözünün önünü göremeyecek hale gelmişti. Koluna giren Nebi neredeyse sürüyerek eve bırakmış, yatağına yatırıp üstünü örterek evden çıkmıştı. Fakat ertesi gün eve kontrole geldiğinde Nebi, Dimitri’yi yatağında bulamadı. Diğer odaları da seslenerek gezerek dört bir yanda onu aradı. Kiliseye gitmiş olmalı düşüncesiyle evden çıkarken bahçede dikili kabakların dibinde bir şeylerin kımıldadığının farkına vardı. Duvara yaslı olan uzun ve kalın sopayı alarak kabaklara yanaşıp tam vuracakken yerde kımıldayanın Dimitri olduğunu elbiselerinden tanıyınca anladı. 

Tekrar koluna girip kaldırmak isterken Dimitri birden uyanarak :

-Ne yapıyorsun ulan uğursuz, bırak beni ne yapıyorsun.

-Allah’ın berduş papazı, yatağı bırakıp kabakların dibine sızmışsın hâlâ bana laf ediyorsun. Kalk yürü.

-Bırak ulan beni ne kabağı, ne yatağı bırak kaldırma.

-Kabak yatağında kasap köfte.

-Hayır pazı yatağında levrek fileto