BEKTAŞİ KAYIKDA

Baba erenler günlerden bir gün, boğazı geçerken kayığa biniyor. Kayık kıyıdan uzaklaştıktan bir süre sonra bir tufan kopuyor, bir yağmur yağıyor ki neredeyse kayık batacak. Herkes can telaşıyla sağa sola koşuştururken, Bektaşi umursuz bir köşede açmış şarabını, kafa çekiyor. Yolculardan biri daha fazla dayanamayıp Bektaşi’nin yanına geliyor. Sinirle yüzüne bakarak söze giriyor:

-Ya sen ne kaygusuz adamsın, ne umursuz insansın! Kayık batacak hala oturmuş şarap içersin.

Bektaşi hiç istifini bozmadan şarabından bir yudum daha alarak:

-De git işine kardeşim bu Allah’ın işidir. Ben Allahın işine karışmam!

-Niye karışmazsın Allah’ın işine?

-Bi defa karıştım gözüm kör oldu. O yüzden ben bi daha karışmam!

-O ne demek kör oldun? Anlat bakalım nedir olayın aslı?

-Ben bi keresinde ceviz ağacının altında yatmış uzanmış cevizlere bakarken, “Ey hikmetine sual olmayan, şu cevizleri neden böyle ufak yarattın? Keşke kavun kadar olsaydı.” dedim. Sesimi duymuş olacak ki yukardan bi ceviz düşünce gözümü kör etti, kavun kadar olsaydı kafamı koparırdı. Bir daha yemin ettim hemşerim, ben onun işine karışmam.