PERVANE 4

Ambulans şoförü hastaneye götürmüş, köyden gelen araçlardan biri de bizimkileri alıp köye çıkarmıştı. Meydana yakın bir yerde Nebi ile Necip’i bırakan araç, park yeri bulmak için uzaklaşmıştı. Bir kaç adım attıktan sonra ikisi de meydanı görünce küçük dillerini yutacak gibi oldular. Ömürleri boyunca ne böyle bir kalabalık görmüşler, ne de böyle bir cenazede ağlamışlardı.

-Bu nedir böyle Nebi, kazadan sonra kafaya darbe aldığımdan, 1’i 100 mü görüyorum?

-Vallahi doğru görüyorsun kardeşim. Yürü kredi kartının borcunu kapattık bugün Allah nasip ederse.

Sahne sırası gelen iki süper star gibi koltuk altlarını şişirerek yürümeye başladılar, geldiklerini fark ettirmek için şovlarını yapmaya iyice bir hazırlanmışlardı. Nebi bugün için yeni gömlek, pantolon almış, ekstranın da ekstrası paket için cenaze sahibinin oğluyla anlaşmıştı. Kalabalığı ortaladığında ilk Nebi kopardı cazgırı:

-Çıkıp biri yalan desin ya! Çıkıp biri yalan desin. Allahım bu ne acı, çıkıp biri yalan desin. Yalan desin! Yalan desin!

O sırada ilk gördüğüne sarılan Nebi, adamın kemiklerini kıracak gibi sıktı. Adamın göz bebekleri yuvasından oynadı.

-Yalan desin. Yalan, abi yalan desene. Abi Behlül abin ölmedi, yalan desene!

Cenazeye gelen adam Nebi’nin parayla ağladığını bilmiyor, akrabası zannettiğinden elinden gelen teselliyi vermeye çalışıyordu. Nebi’nin sesi kesilince sözü Necip aldı:

-Kapıdan bakınca yüzüme gülerdin, herkese hayırlı işler dilerdin, kredi kartım yok deseler de, elden taksit malzeme verirdin. Verirdin oyyy verirdin… Offf Behlül amca offf!

Hemen en yakınında olanlardan birisi gelip Necip’e sarıldı. 

-Tamam, kardeşim, tamam, tamam. Gözyaşına kurban olduğum, Behlül Abi’nin hanımı sizi duydukça iyice kendini kaybediyor. Tamam, kardeşim, tamam, hadi vallahi ayıp ediyorsun. Gel bi elini yüzünü yıkayayım.

Dedikten sonra koluna girip Necip’i uzaklaştırdı. İkili, cami önüne girer girmez farklarını göstermişler, bütün dikkatleri üzerlerine çekmişlerdi. Şimdi ortalıkta sadece cami önünde duran kadınların ağlama sesi dönmekteydi. Nebi soluğunu toplayıp tekrar başladı, bu sefer saçlarını yolarak kendini yere bıraktı:

-Şu memlekete senin gibi er kişi gelmedi Behlül Abi, gelmedi de memleketin yüzü gülmedi. Gardaşlar biriniz çıkıp yalan desenize, yalan Behlül Abin ölmedi sen gittiğinde yine kıymalı yumurta yapacak, yumurtanın sarısını patlatmayıp olduğu gibi bırakacak, Nebi sen de ekmeği banınca yumurta sarısı olduğu gibi sahana dağılacak desenize gardaşlar. Gardaşlar desenize, desenize offf! Of!

Herkes Nebi’nin kendini paralamasını içleri parça parça olarak seyrettiler. Bir kaçının Nebi’nin verdiği yemek tarifine iştahı kabaracak gibi olsa da cenaze yerinde bu düşünceyi aklından silip attı. İzleyenlerin ellerinden bir şey gelmediği için yerde amansızca çırpınan bu adamın perişan haline insanlar içlerini çekerek baktı. O sırada Necip’i elini yüzünü yıkamak için götüren adam:

-Aranızda sağlıkçı varsa buraya gelebilir mi? Burada bir arkadaş bayıldı, dilini yuttu, çıkaramıyorum. Ne olur yardım edin, diye bağırdı.