ZURNACI İBO

Dayı merhabalar hikaye rahmetlik dedeme aittir onun ağzından anlatacağım.

Tokat Artova’nın Karaoluk Köyü’nde yaşayan Hüseyin isminde genç bir delikanlıyım. Zurnacı babanın, davulcu olarak yetiştirdiği, ailenin en büyük erkek çocuğuyum.

Köylüm Zurnacı İbo ile Dodurga Köyü’ne düğüne gittik. Tabi o zamanlar at araba yok, bir gece yatıp ertesi gün köye geri döneceğiz. Neyse aile dostumuz Mamo Emmi sağolsun, bizi misafir etti. Akşam yemekte de hamurlu yoğurtlu soğuk çorba vardı. İbo’yla giriştik çorbaya. Az zaman geçti, yataklar serildi. Hepimiz, (Mamo emmim, karısı Şekire ebem, İbo ve ben) aynı odada yatacağız. 

Gece İbo dürttü. Hüseyin kalk, acıktım dedi. İbo ne acıkması daha yeni yedik dedim. Valla acımdan ölüyom dedi. Kalk, ye bir şeyler dedim. Ev sahibi beni görürse kızar; seni tanıyo, bir şey demez dedi. Pencereden de ay ışığı tam İbo’nun üstüne vuruyo. O zamanlar elektrik nerde…

Kalktim usulca mutfağa vardım. Soğuk çorbadan bir tas aldım geldim yattığımız odaya. Ay ışığını takip ettim, kaşığı daldırdım tasa, İbo’nun ağzına götürdüğüm sırada fıss etti. İbo üfleme oğlum zaten çorba soğuk dedim. Kaşığı bir daha götürdüm yine fıss etti İbo yapacağın işe başlarım dedim kaşığı ağzına aktardım. Vay amaan diye bir ses yankılandı evde. 

Meğer ben gidip gelene kadar ay ışığı Mamo emmimin karısı, Şekire Ebemin arkasına gelmiş. Bende İbo’nun ağzı diye çorbayı aktarmışım. 

Sesimize Mamo emmim uyandı. Olanları görünce küfür ederek bizi evden kovdu. Gece vakti düştük İbo ile yollara. Sabaha karşı köye geldik. Babam beni görünce şaşırdı ama hiç bir şey söylemedim. Bir daha da İbo ile düğüne gitmedim. 

Emrecan TOPKAYA