UMUT

O günden sonra Kreuzberg sokaklarının güvenliğini 36 Boys Çetesi sağlamaya başladı. Nerede bir hır gür var, orada bitiriyorlar, artan dazlak saldırılarını gözle görünür şekilde önlüyorlardı. Son kundaklamanın üzerinden bir hafta geçmiş artık herkes gündelik işlerine kendini vermişti. Sabah altı buçuk gibi açtı dükkânını Mestan. Dünden hazırladığı döneri ocağa taktı, döner ocağının ateşini çok geçmeden yaktı. Çorbayı hazırlamak için mutfağa girdiğinde arkasından gelen sesle yerinden sıçradı.

-Kemik suyunu süzgeçten iyi geçir yiğidim, çorba içerken ağzımıza kemik gelmesin.

Mestan, kendisini korkutan sesin olduğu yere baktı, kafasını çevirince Haydar ile karşılaştı.

-Allah iyiliğini versin, sen miydin? 

-Başka kimi bekliyordun yiğidim? Alman şansölyesi kahvaltıya mı gelecek?

-Geç dalganı sen. Yüreğim ağzıma geldi.

-Siftah ettin mi yiğidim?

-Yeni açtım dükkânı. Korkuyla siftah ettirdiğini saymazsak daha etmedim.

Mestan, çorbaya kaldığı yerden devam etmek için arkasına dönünce Haydar elini cebine attı. Bir avuç bozuk para çıkarıp kaldırıp dükkânın ortasına attı. Bu aslında çok eski bir gelenektir. Bir işyerine girildiğinde, işyeri sahibi eğer siftah yapmamışsa dükkâna bozuk para atılır, işler bereketli olsun düşüncesiyle bu ritüel yüzyıllardır yapılır. Unutulup gitmekte olan bu inanış şimdi Haydar’ın ellerinden Mestan’ın dükkânında can buluyordu. Gerçi bu ritüeli yapan sadece Haydar değildi, Mestan Haydar’dan sonra gelirse o da aynısını Haydar’ın dükkânına bozuk para atarak yapardı. Haydar bozuk paraları attıktan sonra mutfağa girip Mestan’ı izlemeye başladı.

Mestan, buzluktan çıkardığı pişmiş işkembe ve kelle etleriyle dolu kovaları tezgâh üzerine çıkarmış, bir taraftan kemik suyu kaynatıyor diğer taraftan çorbanın terbiyesini yapıyordu. Kemik suyu öyle güzel kaynıyor, öyle güzel kokuyordu ki Haydar’ın iştahı kabardı.

-Ne zamana hazır edersin yiğidim?

-Yedi buçuk gibi hazır kardeşim. İşkembe ve kelle var bugün. Mercimek çıkarmayım diyorum çorba müşterisi azaldı bu ara.

-Sen bilirsin de, et döner de takmıyorsun bu ara?

-İşlerin tadı yok Haydar kardeş, dün on yedi kilo tavuk döneri zor sattım…

-Öyle şey olur mu Mestan? Döneri gören gelir dükkâna, tavuk da satmıyor diye yarın bir gün ekmek arası domates mi satacağım diyeceksin. Tak sen tak, gelir elbet dönerin müşterisi. Baktın akşam bitmedi, gelir Ali yardımcın olur.

-Ali hangi birimize yardımcı olsun Haydar, hepimiz dardayız.

-Lokantadan çıkınca gelip sana yardım etsin, bizim yardım istediğimiz yok Ali’den kardeşim.

-He sen bizim Ali’yi diyorsun, ev arkadaşımı. Ben de şey sandım…