Haydar ve müşteriler çıktıktan yarım saat kadar sonra Mestan’ın arkadaşı Ali girdi dükkâna. Ali hemen her gün çalıştığı restauranta gitmeden Mestan’ın dükkanına uğrar, bir iki bardak çay içer, yapılacak işler varsa onları halledip işine öyle giderdi. Mestan yalnız çalıştığından dışarı pek çıkamaz gündelik eksiklerini Ali gelince Ali’ye aldırırdı. Bugün yine öyle yaptı. Eksik listesini Ali’nin eline tutuşturup onu markete yolladı. Ali yirmi dakika sonra geldiğinde ise Mestan yeni çayı hazırlamıştı. Ali hemen mutfağa eksikleri koyduktan sonra soluğu Mestan’ın yanında aldı.
-Nasıl kardeşim bugün işler?
-Üç çorba, yedi somun ekmek sattım sen gelmeden.
-Ekmek sattım ne demek. Haberim olmadan fırıncılık yapmaya da mı başladın?
Mestan gülümsedi, çayını çay tabağına sürdükten sonra kaldırırken:
-Sorma vallahi. Sabah Haydar çorba içerken iki amca geldi birer tas çorbayla aldı somun ekmek yedi.
-Seferberlikten mi çıkmış amcalar ya da kıtlık çıkacak son öğünlerini mi topladılar?
-İştahlı amcalar, eski topraklar belli. Yaşlılar da ha, gençte değiller ki gün içinde eritsinler.
-Her hangi bi kusurları var mıydı?
-Başka nasıl bir kusur arıyorsun. İki tas çorbayla altı somun ekmek yiyen adamda başka ne gibi bir kusur olabilir?
-Öyle demiyorum. Sakat olan bir tarafları var mıydı? Kolu ya da başka bir uzvu eksik miydi diyorum?
-He yok senden benden sağlamlardı. Ne oldu ki?
-Köyde sağır Metin vardı hatırladın mı? Nuran ablanın evden pek çıkarmadığı oğlu.
-Ee ne olmuş Sağır Metin’e, duymaya mı başlamış?
– Ya yok o da böyleydi. Rahmetli babam bir oturuşta kırk öküzün yediğini yiyor derdi.
Mestan, Ali’nin söylediklerine anlam veremeyen boş gözlerle bakarak:
-Sağır Metin ile bu amcaları nasıl bağlayacaksın onu merak ediyorum. Ne alaka yani?
-Rahmetli babam derdi ki…
-Rahmetli baban da durmamış dinlenmemiş bir şey söylemiş. Eee rahmetli baban ne derdi?
-Allah bir insandan aldığı uzvun gücünü kuvvetini başka bir uzva verir derdi. Yani her hangi bir kusuru olan insanlar ya çok yemek yerler ya da çok güçlü olurlar.
-Fadime teyzenin kocası Kör İbrahim çok zayıf ve çelimsiz, hem de doğru düzgün bir şey yemezdi ona ne diyeceksin peki?
-O görmediğim şeyi yemem diye yemiyormuş. Yani Allah yine ona yiyecek kudreti vermiş ama o tercih meselesi haline getirmiş.