UMUT 2

 Hayatın olduğu her yerde umut vardır. Bunu ben değil Seneca; “Yaşıyorsak hala umut vardır.” diyerek altını çizmiş, umudun her daim tutunacak dal olduğunun. Kreuzberg semtinin hemen hepsinin tutunduğu daldır umut. Kimi bir an önce emekli olup memleketinin hayali ile yaşar, kimi yaklaşan düğünün güzel geçmesi umuduyla, kimi ise Mestan gibi akşama kadar çıkardığı döner ve çorbayı satmak umuduyla. 

Dediği saati on dakika aştı Mestan. Çorba yedi buçukta değil yediyi kırk geçe hazırdı. Yan tarafa “kardeşim çorban hazır.” diyerek seslendiğinde Haydar kurt gibi acıkmıştı. Koşar adım geldi oturdu cam önündeki tahta masaya ve siparişini verdi. Bir dakika sonra Mestan bir elinde ekmek sepeti diğer elinde işkembe çorbasıyla geldi. İşkembe çorbasından çıkan dumanlar öyle güzel tütüyor, öyle iştah açıcı kokular saçıyordu ki Mestan hemen bir tane de kendine kapıp Haydar’ın karşısına oturdu.

Haydar çorbaya kaşığı daldırdığında her seferinde işkembe taneleri kaşığı dolduruyor, Haydar yemekten çok bu tanelerin bolluğunu görmekten haz alıyordu. İkili sessiz sedasız çorbalarını içerken içeri iki tane orta yaşlı amcalar girdi. Mestan hemen ayağa kalkıp amcaları karşılayarak siparişlerini aldı. Amcaların biri kelle paça diğeri işkembe çorbası istemişti. Öyle iştahlı yemeye başladılar ki Haydar kaşığını bırakıp amcaları izlemeye başladı. Amcalar üç beş dakika içinde birinci sepeti,ardından üç beş dakika içinde ikinci sepette gelen ekmeği yemişler, Mestan üçüncü sepet ekmeği getirirken daha çorbayı yarı etmemişlerdi. Haydar daha fazla dayanamayıp seslenince, köşeli kasket takan amca cevap verdi:

-Baba erenler bereketli olsun hoşgeldiniz!

-Hoş bulduk ustam sağ olasın.

-Simalar yabancı, buralardan değil misiniz?

Adam bir taraftan Haydar ile sohbet ediyor, diğer taraftan Mestan’ın getirdiği üçüncü seledeki ekmeği dürüp çorbaya bandıktan sonra ağzına atıyordu. Yine ekmeği ikiye katlayıp çorbaya banarak Haydar’ın sorusunu yanıtladı:

-Köln’den geliyoruz hemşerim. Dün geldik bir kaç işimiz vardı onu hallettik, şu karşı otelde kaldık dün gece bugün kısmetse döneceğiz.

-Yürüyerek mi gideceksiniz?

-Anlamadım?

-Yürüyerek mi gideceksiniz diyorum baba erenler Köln’e.

-Beş, altı saatlik yolu nasıl yürüyerek gidelim arkadaşım?

-Üç sele ekmek yediniz, Köln’e yürüyerek gitseniz o ekmeği anca eritirsiniz baba erenler!

-Acıkmışız kardeşim, otelin kahvaltısı berbattı gelip burada yiyelim dedik.

-İyi ettiniz de, Alman ordusunun motorize kuvvetlerinin Moskova sırtlarında üç günde yediği ekmeği maşallah çorba yarı olmadan yediniz.

-İştahımız iyidir hem ekmeğin parasını ayrı veririz dert etme kardeşim.

-Ben dert etmiyorum da uzun yola giderken bu kadar yemek yenmez. Uyursanız alim Allah uçağın altında kargo bölümünde memleketlerinize gönderilirsiniz.