UMUT 13

Bir saat geçmeden doldu hastane bahçesi Haydar’ın eşi dostu arkadaşlarıyla. Haberi alan gecenin karanlığında evinden çıkıyor akın akın hastaneye koşuyordu. Kimi kan vermeye giderken kimi de Haydar’ın ailesini teselli ediyordu. Haydar’ın ailesi ise yıkık ve perişan bir halde dışarıda içerden gelecek umutlu haberi bekliyordu. Mestan ve Ali ise dışarıda peş peşe sigara yakıyor olası kötü duruma kendilerini hazırlıyordu. Sabahın ilk ışıklarına dek sürdü ameliyat. Sabaha karşı ameliyathanenin kapısı açıldığında içerden çıkan doktor oturup soluklanarak etrafına bakmaya başladı. Doktoru oturur halde gören hasta yakınları hemen başına toplandı. Haydar’ın eşi Hatun Almanca selam verince doktor Türkçe karşılık verdi. Doktor Nevzat Bey bu Alman hastanesinde çalışan üç Türk doktordan biriydi. Kalp krizi haberini alır almaz ameliyat için evinden koşarak gelmişti. 

-Hastanın neyi oluyorsunuz?

-Eşiyim hocam.

-Öncelikle geçmiş olsun. Ameliyat çok başarılı geçti, biz elimizden geleni yaptık ve hastayı müşahedeye aldık. Bundan sonrası hastanın direncine ve sizin dualarınıza bağlı, eğer 24 saatlik kritik eşiği aşar ve kan değerleri stabile dönerse hastayı uyandıracağız. O yüzden pek endişelenmeyin benim tanıdığım Haydar Abi kendini kolay kolay bırakmaz.

-Tanır mıydınız hocam kendisini ?

-Tanırım elbet ablacığım. Bugün burada doktorsam onun da emeği çoktur üstümde.

Doktor tebessüm ederek ayağa kalktı ve herkese geçmiş olsun diyerek odasına doğru yürümeye başladı. Hatun ise dışarı çıkarak bekleyenlerin eve gitmesini, beklemekten başka yapacak bir şey olmadığını söyledi. Hemen herkes gidince hastanede Haydar’ın ailesi, dayısının oğlu ve eşi ayrıca Mestan ile Ali kaldı. Hatun işlerinin olduğunu uykusuz kalmamalarını, Şahan ile ikisinin bekleyeceğini söylese de kimse oralı olmadı. Sabaha kadar Haydar’dan konuşup sabaha kadar dualar ettiler. Sabah olduğunda ise Hatun ısrar edince herkes işlerine gittiler. 

Mestan o gün akşamı zor etti. Zaten küçük olan dükkân üstüne geliyor, içi içine sığmadan ortada dolanıyordu. Neyse ki gün akşama bir şekilde kavuştu da Hatun ve Şahan’a hazırladığı yemekle kendini hastaneye zor attı. Mestan’ın geldiğini gören Hatun oturduğu banktan ayağa kalkarak Mestan’ı karşıladı:

-Hoş geldin kardeşim.

-Hoş bulduk abla. Var mı bir haber?

-Uyutuyorlar işte ne haberi olsun?

-Ne zaman uyandıracaklarmış abla söylediler mi?

-Gece yarısını geçtikten sonra değerlere bakıp uyandıracaklar işte.

-Allah şifasını versin. Şu belayı da atlatsın hele vallahi memlekete para gönderip bi kurban kestireceğim.

-Niyetin kabul olsun inşallah kardeşim. Bunlar ne niye zahmet ettin?

-Ne zahmeti abla, afiyet şeker olsun buyurun .