ŞİFACI BEKTAŞİ

Zamanın behrinde, uzaklarda bir köyün zengin mi zengin, yiğit mi yiğit ağasının, varı yoğu göz bebeği evladı hastalanır. Gitmedikleri doktor, gezmedikleri türbe kalmayınca köylüden birisi bir gün ağaya “Ağam densizliğimi hoş gör. Evladın başımızın tacı, obamızın şenliğidir. Gitmediğin doktor, adak kesmediğin türbe kalmadı ama çocuk hala iyi olmuş değildir.

Gel sen bu çocuğu baba erenlere göster.” deyince ağa son çare Bektaşi’yi çağırtıyor. Bektaşi, ağanın ayağına çağırmasına bozuluyor ama ortada hasta çocuk var ses etmiyor. Girip içeri hane halkını yerden selamlıyor. Ağa ayağa kalkarak Bektaşi’yi karşılıyor:

-Hoş geldin baba erenler. Hanemize sefa getirdin.

-Hoş bulduk ağa kişisi. Hoş bulduk.

-Baba erenler haberini almışsındır. Cihan sultanım, evimin direği hastadır bunu iyi etse iyi etse baba erenler iyi eder derler. İyi eder misin evladımı?

-Ederim ama kapıdaki boz tayı alırım kabul müsün ağa?

Baba erenlerin söylediği at ağanın en sevdiği at olsa da, atı alır yerine koyarım, evladım giderse ne yaparım, diyerek kabul etmiş. Baba erenler çocuğun odasına götürülmesini isteyince hemen baba erenleri çocuğun yanına götürüp baba erenleri çocukla baş başa bırakıp dışarı çıkmışlar. 

Çıkmışlar ama ağanın aklı odada kalmış. Baba erenler nasıl dua ediyor, ne okuyup da çocuğumu iyi edecek diyerek kulağını kapıya yaslamış. İçerden gelen seslere ağa aklını yitirecek gibi olmuş ama içeri de girememiş. Baba erenler yüksek sesle:

-Bunu sabaha bırakma öldür. Al bunun canını, yapma bırakma yaşamasın. Al artık bunun canını, diyerek dua ediyormuş. Ağa daha fazla dayanamayıp odanın önünden kaçıp kendi odasına çekilmiş. Sabah çocuğun kapısını vuran ağa:

-Dede içeri girebilir miyim? Bir göreyim çocuğu.

-Gel tabi gör evladını.

İçeri girdiğinde çocuğunun biraz iyileştiğini gören ağa, baba erenlere ses etmeden odadan çekip gitmiş. O gün boyunca da baba erenler aynı duayı etmiş. “Koyma şu çelimsizi dünyada, al artık bunun kara canını” diye diye sabah etmiş. Üçüncü gün baba tekrar kapıyı çalıp içeri girince aylardır yemek yemeyen oğlu:

-Baba anamlara söyle bana ekmekle katık getirsinler, acıktım he baba.

Bir masa serdirmiş ki dillere destan. Bakan bir daha bakacak durumda masaya. Çocuk karnını bir güzel doyurup uzanınca, baba erenler müsaade istemiş:

-Ağa kişisi oğlun iyidir artık. Haydi, atımı ver de köyüme gideyim.

-At senindir baba erenler. Kapıya bağladık hazır da baba erenler hiç mi Allahtan korkmazsın? Üç gündür oğlumun ölümünü diledin hiç mi utanmadın?

-Ah ağa kişisi ah! Benim onunla aramın nerede iyi olduğunu duydun? Ben yaşasın diye dua etseydim evladını elinden alırdı, ben canını al diye dua ettikçe evladını sağlığına kavuşturdu. De haydi bana müsade!