PÜSKÜLLÜ ENTARİ

 Üç gün üst üste neredeyse ikişer saat uykuyla prova yaptı Nebi ile Şeref, İşadamı Mehmet Altınsoy’un düğün haftası. Koreografisini Nebi’nin çizdiği, son düzenlemeleri Şeref’in yaptığı bu yeni figür gerçekten çok çaba sarf ettiriyor, en ufak bir hatada görsel uyumu anında bozuyordu. Bu görseli çıkarmalarının sebebi İşadamı Mehmet Altınsoy’un düğününe özel bir figür olacak, sadece o düğünde yapılıp bir daha başka düğünde yapılmayacaktı. Bunu kim mi dedi, gelini düğün alışverişine götürünce bizimkileri de o gün alışverişe götüren düğün sahibi Mehmet Altınsoy dedi. 

O sabah erkenden kapıları çaldığında kapıyı açan Gülfidan, Nebi ile Şeref’e seslenmiş, kapıda sizi bekleyen biri var demişti. Gönül isterdi ki Nebi “Yukarı odaya alın kızım” diye seslensin ama ne gönül ne de şartlar misafirin yukarı gelmesine engeldi. Birer ikişer merdiveni inince Nebi ile Şeref karşılarında damat Gani’yi yani Mehmet Altınsoy’un biricik oğlunu bulmuşlardı. Gani lafı çok dolandırmadan Nebi’ye kapı eşiğinin dört adım gerisinden bakarak:

-Abi bugün gelin alışverişine gidiyoruz, babam sizi de çağırıyor.

Nebi şaşkın gözlerle önce Şeref’e sonra Gani’ye baktı.

-Hayırdır Gani, gelin alışverişinde ne işimiz var bizim. Gelinlik modeli seçecekseniz biz o işlerden anlamayız.

-Bilmiyorum abi babam ikisi de acil gelsin dedi. 

Bu cevabın üstüne Nebi daha fazla soru sormak istemedi. Tamam, manasında kafasını sallayarak ayakkabılarını çıkarıp kapı önüne bıraktıktan sonra eğilip ayakkabılarını giydi. Peşinden Şeref ayakkabılarını yere atıp giydikten sonra ayakkabılarının uçlarını sağlı sollu yere vurarak ayakkabıları ayağına pekiştirdi. Biraz yürüdükten sonra Nebi anladı ki Gani arabayla gelmemişti. Çarşıya yürüyerek gideceklerdi. Yürürken Nebi’nin aklına bin türlü senaryo geliyor, durup dinlenip kendi kendine bizim gelin alışverişinde ne işimiz var diyordu. Bir ara aklı iyice bulanınca, herhalde Mehmet Altınsoy bizi gelinlik giydirip oynatacak düşüncesi beynine yer etti. Gani uzun sessizlikten sonra arkasını dönmeden, ahşap giydirme yapılan binalara bakarak iki adım önünde yürürken, arkasında onu takip eden ikiliye seslendi:

-Şimdi de bu moda oldu. Tarihi binalara yeterince değer verilmeyip kaderine terk ediyorlar sonra da yeni binaları sözüm ona tarihi eser izlenimi verdirmek için ahşap giydirmeyle giydiriyorlar.

Nebi’nin bu sözlerden sonra epeydir beynini işgal eden kafasındaki düşünceler ağzından boşluğa döküldü:

-Vallaha da giymem billaha da giymem!

Gani, Nebi’nin ne dediğini anlamayıp arkasına bakmadan yürümeye devam ederken;

-Sen giymezsin ama onlar cansız varlık Nebi abi, ister istemez giydiriyorlar. Şimdi sana biri gelip Nebi ahşap giydirme yapalım dese elbette giymezsin de mi?

-Giymem tabi.

-Giyme zaten abi. Hiçbir güç insana istemediği bir şeyi giydiremez ama cansız eşyaya da yakışmayan bir şeyi giydirmemeli.

-Tabi giydirmemeli, giymemeli unutmamalı sevenleri…