PÜSKÜLLÜ ENTARİ 3

Ağzına prova iğnelerini alan Terzi Rıfat, önünde duran parçayı keserken içeri girdi Mehmet, Nebi ve Şeref. Rıfat elindeki işe öyle dalmıştı ki içeri girenleri görmedi. Terzi Rıfat babasından devraldığı bu dükkânda, babasından kalma alet edevatla elli yıldır terzilik yapıyordu. Nebi, Terzi Rıfat’ın kendilerini görmediğini görünce seslendi:

-Selamın aleyküm Rıfat abi, kolay gelsin. Abi annemden kalma üç giyim eteği bozup eve perde yaptırayım diyorum. Uçlarına da topuz braçol takacaksın. Ne istersin abi üç eteği perde olarak dikmeye?

Rıfat gelenin Nebi olduğunu görünce diğerlerine bakma ihtiyacı hissetmedi. Nebi’yi sinirli gözlerle süzerek:

-Oğlum de git işine! Rahmetli kadını yattığı yerde incitme. Ağır konuşur, kalbini yıkarım. Hem senin ananın eteğinin üçünü uç uca eklesen Tokat sebze halinin üstünü kapatacak branda dikersin. De haydi beni namaz vakti kötü söyletme.

Rıfat’ın sözlerine dükkâna gelenlerin üçü de üç ayrı yerden gülümsedi. Gülümsemeler sürerken Terzi Rıfat diğer gelenlerin Şeref ve Mehmet Bey olduğunu o an fark etti. Terzi Rıfat biraz da mahcup olmanın verdiği duyguyla Mehmet Bey’e bakarak:

-Mehmet Bey oğlum hoş geldin. Kusura bakma bu deli de bizi kendine benzetti deli deli konuşturuyor. Bunun gelmediği günler Allah’a inancın var ise sabah namazına aldığım abdest ile yatsı namazına kadar abdest almıyorum. Ama bu uğursuzun dükkâna geldiği günler cami şadırvanından çıkmıyorum. Bak oğlum dün bu uğursuzu bir ara çarşıda gördüm işlerim yine rast gitmedi. Bak dünki pantolonum hala yaş, bak kapı arkasına astım. Gören hayırdır Rıfat amca bu yaştan sonra tarla mı aldın, gizliden pancar mı suluyorsun neden her tarafın yaş diyor. Sonra bazıları da pancarı sabah namazından sonra sula hacı, her saat pancar sulanmaz rekoltesini düşürürsün yeterli verimi alamazsın diye arkamdan sesleniyor.

Terzi Rıfat’ı dinleyen Mehmet Bey’in gözleri bir an Rıfat’ın arkasında üçüncü rafta inci gibi ışıldayan kumaşa kaydı. Gözüyle işaret ederek:

-Altın yıldız mı Rıfat abi o? 

-Hangisi Mehmet Bey oğlum?

-Sağ tarafındaki üstten üçüncü raftaki…

-Yok, oğlum Çin malı bu kumaş, Altın yıldızı kim kaybetmiş biz bulalım. Senin gençliğinde güzel terzilikler yaptık biz. Diktiğimiz ceketlerin, pantolonların sayesinde güzel dostluklar edindik. Üç gece uyumadan dikim yaptığımı bilirim çocuklar, Şaka değil bu. Cidden seksen dört senesinin kurban bayramında öyle bir sipariş aldım, öyle bir sipariş aldım ki duysanız şaşırırsınız. Benim dikmem gereken ceket, pantolon var da kurban bayramına üç gün var. Yukarıyla pazarlık yapıp Allah’ım bayramı üç gün ertele deme şansımız da yok, dedim Rıfat yetiştireceksin bu pantolonları.

Terzi Rıfat’ın sözleri devam ederken araya Nebi girerek sözünü kesti:

-Rıfat abi kaç gündür biriyle konuşmuyorsun sen?

Rıfat çok konuşup insanları darladığını fark etti. Başını öne eğip sağ elini sol elinin içine alıp, sağ başparmağını sol başparmağı ile ovalayarak kafasını kaldırdı.

– Çaycı dışında, akşam ekmek almaya Bakkal Mustafa’ya selam veriyorum. Cami cemaati desen, namazı kılan işini yetiştirmek için koşuyor. Sizi de bunalttım kusura bakmayın, kapanmak bilmeyen şu kapılar hazır giyim çıktıktan sonra neredeyse hiç açılmıyor. Hanım da öldükten sonra konuşmak lüks bir eyleme döndü benim için, ee insan da dükkânına biri gelip selam verince çocuk gibi şımarası geliyor kusuruma bakmayın e mi ?