PÜSKÜLLÜ ENTARİ 13

Ara bittikten sonra Piyanist Yaşar tekrar ortalığı şenlik yerine çevirdi. Misafirlerde Yaşar’ın hem oyun havalarına kayıtsız kalmadı hem de alkolün etkisiyle kendilerini ortaya attı. Mehmet Bey geriden misafirlerin keyifli vakit geçirmesini izlerken diğer taraftan kazasız belasız düğünü atlatalım diye içinden dua ediyordu. Şeref ve Nebi ise bugüne özel çıkardıkları figürü sergilemek için ortalığın biraz daha sakinlemesini bekliyor bir yandan da kıvıra sallaya ortada dört dönerek oynuyorlardı. 

O sırada Yiğitbaşı damadın elinden tutarak oynasın diye damadı ortaya getirdi. Sağdıç ise damadın peşinden ayrılmıyor damadın omzundaki şalı ya da ayağındaki ayakkabıyı kaptırırsa başına ne geleceğini iyi biliyordu. Bu yörenin adetlerinden biri de damadın omzuna asılan rengârenk şal veya ayakkabı misafirler tarafından çalınırsa sağdıç büyük bir ceza ile karşı karşıya kalıyor ve kesilen cezayı ödemek için yüklü bir para ödemek zorunda kalıyordu. Sağdıçta bu yüzden bu yükün altında kalmamak için damadın omzundaki şalı ve ayakkabıyı kolluyordu. Kolluyordu ama dört tarafta da ayakkabı ve şalı çalmak için kurtlar dolanıyordu. Daha damat ortaya çıkalı iki dakika olmamıştı ki dört kez ayakkabıyı üç kez de şalı kaptıracak duruma gelmişti. Sağdıcın atikliği ve çevikliği bu girişimleri bertaraf etmişti. Misafirler damadı ve yiğitbaşını ortada bırakıp biraz geriye çekildiler. Ortaya Nebi ve Şeref’i de katıp alkışlarla bu dörtlüyü izlemeye başladılar. Fırsatı yakalayan Nebi ve Şeref ise kaş göz ederek bugüne özel hazırladıkları figürü sergilemeye başladılar.

Başladılar ama insanların aklını da başlarından aldılar. Şeref taklacı güvercinler gibi havaya sıçrayıp üç dört takla atıyor, Nebi ise sıçradığı yerden Şeref’in omzuna çıkarak omzunda bel kıvırmaya başlıyordu. Sonra Şeref ters taklayla Nebi’nin omzuna geri düşüp ayağa kalkıyor, peşine Nebi yerde yatarken Şeref takla atarak yerdeki dayısını kaldırıyor. Bizimkiler taklalar atarken misafirler kendinden geçiyor, Mehmet Bey ise yaptığı tercihin ne kadar doğru olduğunun keyfine misafirleri izlerken varıyordu.

Yirmi dakika sürdü bizimkilerin kendini paralaması. Evet, tam yirmi dakika, günlerdir çalıştıkları şovu tam yirmi dakika keyifle misafirlere izlettiler. En sonunda da Nebi, Şeref’in omzuna takla atarak çıkıp göğsündeki Türk Bayrağını açınca şovu bitirdiler. O an düğün yerinde bir alkış koptu, bir alkış koptu ki yer yerinden oynadı. Nebi göğsündeki Türk Bayrağıyla misafirleri selamlarken misafirlerde iki desteye yakın parayı Şeref ve Nebi’nin başından aşağı attı. Düğünde görevli garsonlardan ikisi hemen gelip parayı toplayıp yanlarında beklemeye başladı. Alkış kıyamet bitince Nebi, Şeref’in omzundan yere atladı. Sonrasında garsondan aldığı iki deste para ile traktör üstünde kurulan kulise yürümeye başladılar. Traktöre vardıklarında içerde onları bekleyen bir sürpriz daha vardı. Mehmet Bey onlardan önce traktöre çıkmış içerde oturuyordu. Traktöre tırmandıklarını görünce hemen ayağa kalktı. Nebi ve Şeref’i yürekten kucaklayıp, onlarca kez teşekkür ederek:

-Yıllarca düğüne giderim ben böylesini görmedim Nebi.

-Yaptırdığınız entarilerin verdiğiniz paranın hakkını ancak böyle öderiz muhtarım.

-Allah sizden razı olsun arkadaşlar. Görkemli bir düğün oluyor sayenizde, buyurun oturun şöyle ikişer duble rakı içelim. Sizin masayı buraya serdirttim.

Mehmet Bey gerçektende traktörün üstüne yer sofrası serdirmiş, üstünü de sigara paketi koyacak yer kalmayacak şekilde donatmıştı. Kavurmalar, çerezler, meyveler, mezeler çifter çifter masada iştah açıyor, rakı ise soğuktan buğulanmış şekilde içeceği sahibinin kapağını açması için köşede tüm asaletiyle bekliyordu. Nebi ve Şeref sofraya oturunca Mehmet Bey rakıyı çok da bekletmedi. Hemen şişeye sarılıp kadehleri domuz sıkısı doldurdu. Suyu da ekleyip kadehi kaldırarak ‘Haydi hoş geldiniz. Ayağınıza sağlık,’ diyerek ortaya uzattı