PERVANE

İğne atsan yere düşmeyecek bir kalabalık vardı o gün camii önünde. Bu mahşerî kalabalığın sebebi Amasya’nın zengin esnaflarından Behlül Hakyemez’in cenazesiydi. Behlül Bey, Amasya merkezde beyaz eşya işi ile uğraşan, alçakgönüllü, mülayim, babacan biriydi. Herkesin kredi kartı ve senet ile mal sattığı şu günlerde o eski esnaflık anlayışını terk etmemiş, dükkânına gelen kim olura olsun elden taksit mal vermekteydi. Bir çok yeni düğün yapan gariban evini onun sayesinde kurmuş, yüzlerce insan da bozulan beyaz eşyasını cebinde üç kuruş olmadığı halde elden taksitle onun sayesinde değiştirmişti. 

Arabası arıza yapan Nebi, merhumun oğlundan Yassıçal Köyü’ne gelmeleri için araç istemiş, merhumun oğlu da araç göndermişti. Araba Nebi ile Necip’i alıp yola koyuldu. İlk Nebi başlattı konuşmayı:

-On altı sene önce Behlül abiden aldığım bulaşık makinesi hala kız gibi çalışıyor. Şimdi öyle makineler nerde, üç gün sonra arıza lambası yanıp servis istiyor. Nur içinde uyu Behlül Abi, bir makine verdin ama ne makine. İnsanın cemaline gülümsüyor.

-Ben de zamanın behrinde elektrikli süpürge almıştım lafım meclisten çıkmasın, ya düşman için bir kere hortumun yırtılsın, ya Allah için bir kere kablon kopsun. Hem sağlam mal verir, hem de bu ay param yok abi, dersen arayıp bir kere üzmezdi.

-Ama ne makine!

Dedikten sonra onları cenazeye götüren şoför emniyet kemerini çıkarıp sağ omzunu öne atıp:

-Dünya fani bir mesken ağabeylerim. Hz. Süleyman yedi yüz sene yaşamış, ne anladın efendimiz dünyadan demişler ; “Bir söğüdün gölgesinden gelip geçtim sanki…” demiş. Yani demem o ki ağabeylerim, şu kısacık konuklukta iş Behlül Abi gibi kalabilmekte. Yani yürekte.

Nebi birden kulak kesildi. Şoför acıdan bilincini yitirip,” yani yürekte” dedikten sonra Nazım’ın Mesela bir barikatta dövüşerek, mesela kuzey kutbunu keşfe giderken dizeleriyle devam edecek zannetti. Fakat şoför sözlerini kesince geriye yaslanıp konuşmasına devam etti.

-Ama ne makine, hem vallahi hem tallahi karşıdan bakınca insanın cemaline gülümsüyor. Bakmalara doyamazsınız, sanki Nebi işi gücü bırak da geç karşıma otur beni izle diyor. 

Necip ile Şoför Nebi’yi anlamsız gözlerle süzmeye başladılar. Gerçi Nebi bu, bazen olayları ballandırmayı baldan çok severdi. Şoför devam etti:

-Görüyorsunuz değil mi ağabeylerim. Allah inancı olan insanlar için gerçekten büyük ibret bunlar. Bakın kendiniz söylüyorsunuz, ağlamaya parayla da gelseniz hayırla yâd ediyorsunuz. Kurban olduğum Allahım hepimizin ömrünü böyle tamamlamasını nasip eylesin. Allah, çocuklarımızla birlikte bize yalansız, haramsız bir yaşamı nasip etsin. Ağabeylerim çok özür dileyerek sizden bir şey rica ediyorum: Malum köy yolu kırk bilemedin kırk beş dakika çeker, müsadeniz olursa şu tekelden iki bira alıp gelmek istiyorum. Sıcak yaz günü boğazım kuruyor abi, inanın nefes almakta güçlük çekiyorum.

-Tabi kardeşim müsaade senin, deyince Necip, şoför elli metre ileride görünen tekelin önüne aracı çekti. İnince Nebi yönüne çevirdi.

-Manyak mı ulan bu! Allah kitap saydı, içimizi dağladı ineyim de iki bira alayım diyor, cenazeye giden araçtan.