MEVLİT YEMEĞİ 5

-Doğru mu ulan bu, iblis! Tavukların yiyeceği kuru ekmekleri mi yedirdin bize?

İmamın kaşlarını çatarak söylediği bu sözlere Kemal verecek cevap arıyor ama bir türlü verecek cevabı bulamıyordu. Kemal’den beklediği cevabı alamayan imam yay gibi geriliyor, her an Kemal’e patlayacak izlenimi veriyordu. Kemal gövdesini eğerek, kendini iyice küçülterek:

-Aman hoca efendi, ne münasebet! Ben onları gerçekten tavuklara veriyorum.

-Senin tavuğun mu var, zındık!

-Efendim komşuların tavukları bahçeme atlıyor. Bakın şöyle, sağa bakın, bakın orası olduğu gibi sebzelik. Tel örgüyü aşıp bahçeme girdiklerinde bütün fidelerimi parçalayıp mahsulüme zarar veriyorlar. Ben de sebzeye dadanmasınlar diye komşu İdris’in bahçesine atıyorum ekmek parçalarını.

İdris biraz şaşkın biraz da hayretle ayağa kalkarak:

-Ulan, benimle altı ay sonra dün mevlit için konuşmaya başladın. Bana selam vermeyen adam benim tavuklarıma yem verir mi komşular? Yalan söylüyor hocam, benim tavuklarım bunun bahçesine girmiyor. Benim tavuklarım bunun bahçesine girip ne yapsın? Benim tavuklarım katkı maddesi içermeyen özel yemlerle besleniyor. Yalan hocam, bu namert beni günahına ortak ediyor.

-Bakın şöyle… 

Diyerek konuşmaya başlayacakken Kemal, sesti kesini imam yıldırım hızıyla. Kemal sanki şimdi dağ başında kalmış bir yalnız kuzuydu, yanında bulunan üç yavru kuzuyla.

-Sus ulan ahlaksız! Ben senin böyle bir halt edeceğini “Hocam iki üç hoca gelip Mevlidi Şerifi okumanıza gerek yok. Benim hanım zaten her gün okuyor. Siz göstermelik gelip yemekten önce Nas ile Felak suresini; yemekten sonra da İhlâs ile Fatiha’yı okusanız yeter.” deyince anlamıştım. Bakma, insanlığım el vermedi de yemekten önce de Fatiha okudum.

-Hocam okuyorsun da işimi bitirip bir an önce kaçsam der gibi hadr seyri okuyorsun. Daha şöyle doya doya tahkikli okuduğunu göremedik. Yanlış mıyım arkadaşlar?

-Ulan adi herif, camiye hayır yaptım diye yüz gramlık turist çayı alıp gelmişsin. Ben sana burada sabaha kadar mevlit mi okuyayım? 

Nebi hemen konuya girerek ortamı yumuşatmak istedi:

-Şeker de mi almamış hocam?

-Şeker de yok tabii. 

-Ayıp etmişsin Kemal kardeş. Hadi şeker almak için para almaya için el vermiyor, aşağı türbede kadınlar cuma günleri adak şekeri topluyor, bari onlardan toplayıp götürseydin diyen Nebi yumuşatmak istediği ortamın fitilini ateşledi. Hoca bir taraftan bağırdı, Kemal diğer taraftan imamın kusurlarını saydı derken mevlit yangın yerine döndü. Telsiz sesleriyle başlayan bu kavganın ateşi sanki dinmeyecek gibiydi. Necip müdahale sırasının kendinde olduğunu fark etti.

-Ah Ahmet amca ah, bahçeye diktiğin şu kirazların güzelliğine bir bakabilsen. Şimdi burada olsan keşke…