KREUZBERG 2

Herkes gittikten sonra Mestan’ın ev arkadaşı geldi. Komşulardan birisi Ali’yi aramış, Mestan’ın başına gelenleri anlatmış, Ali de koşarak Mestan’ın yanına gelmişti. Soluk soluğa kaldığı için önce nefesini topladı, sonra Mestan’a sıkı sıkıya sarıldı. 

-Gardaşım geçmiş olsun. Niye aramadın

-Sağ ol gardaşım. Ne diye arayım

-İnsan arar haber verir. Kimimiz var birbirimizden başka?

O sırada Mestan’ın yan dükkân komşusu Tunceli’li Haydar girdi söze. İyice gerinerek hem de.

-Aşk olsun adına kurban olduğum. Biz neyiz burada, ite uğursuza teslim eder miyiz yiğidimizi. Bakma biz yetişemeden Karslı delikanlılar yetiştiler.

-Kim Haydar Abi, Karslı delikanlılar.

-Boy’s 36 diye bir şey söylediler. Tahminimce yeni bir grup bunlar, o yüzden Boy’s un sonuna 36 koymuşlar. 

-Kars ne alaka Haydar abi. Anlamadım?

-36 Kars’ın plakası değil mi adına kurban olduğum. Ordan geliyor işte sondaki 36. Kars’ın adamı merttir, hemen gelip sahip çıktılar.

Mestan ikilinin konuşmasını iyice dinledikten sonra içeri mutfakta ocağın üstünde kaynayan demlikten çay doldurdu getirdi. Hep beraber taburelere geçip çay içmeye başladılar. Mestan çayını derince bir çekip:

-Azıttı bu ara namussuz adiler. Geçen dört sokak arkada yine bir Türk’ün evini kundaklamışlar. Allahtan karı- koca gece vardiyasındaymış. Can kaybı olmamış ama ev tamamen yanmış. Haydar girdi söze:

-Benim babam ilk gelenlerden Almanya’ya. İlk işçilerden anlayacağınız. Ömrünü, gençliğini verdi burada. Tek hayali memlekete gidip Munzur’un etrafında Düzgün Baba’ya dua ederek ömrünü tamamlamaktı. Bir gece kapımız çaldığında 12 bilemedin 13 yaşındayım. Aklım yeni eriyor anlayacağınız. Neyse kapı çalındı acı acı. Vardiya amiri Şevket ustayla bir iki adam geldi. Babam o gün madende iş kazası geçirmiş, acilen yoğun bakıma kaldırmışlar. İster inanın ister inanmayın, bacakları nah bu masanın gövdesi kadardı, sarılsam ellerim kavuşmazdı. O bacaklar kalmış iş makinesinin altında.

Belden aşağısını parça parça etmiş o kahrolası makine. Kolları da koparmış tabi. Bana sarılınca bütün yorgunluğunu alan kollarını. Dört beş adamın bükemediği bileğini bükmüş almış işte o makine. Çok sürmedi tabii, on gün sonra götürdük babamı memlekete. Gezdirdik gün boyu tabutunu Munzur’un eteklerinde. Sonra defnedip tekrar geldik acı gurbete. Anlatsam böyle binlerce hikâye var ama sizin de canınızı sıkmayım. Yani kıssadan hisse, yüzlerce insanımızın canını, gençliğini, ömrünü verdiği millet şimdi bize bunu reva görüyor. Ha içlerinde iyileri yok mu; elbette var ama koskoca devlet böyle ayak takımına bizi ezdiriyor.

Önce Mestan vurdu Haydar’ın sağ dizine, sonra da sıkıca sarıldı. Sonra aynı hareketi Ali sol dizine vurup yaptı. Birbirlerini memleketlerinde Alevi, Sünni, Sağcı, Solcu diye boğazlayanlar şimdi acı gurbette aynı vatanın evlatları olduklarını anlayıp birlik olmuşlardı. Haydar nemlenen gözlerini silerek :

-Killa’nın selamı var dediler. Killa sanırım Kars’ın bir aşireti, aşiret arkanızda korkmayın diyorlar Mestan!