KONAKLI DÜĞÜN

-Gitmeden etek boylarımızı yaptırsak mı dayı? Ben bu ara zayıfladım etek belimden düşüyo, uçları yerlerde sürünüyo.

-İpek etek değil altımızdakiler, altı sırtı yirmi liralık pazar malı. Terziye götürsek kırk lira biçki parası alır boş ver. Benim dolapta yedek etek olacak, git onu al. 

-Senin dolaba baktım, sadece anamın siyah zemine beyaz puantiyeli eteği var. 

-Gülfidan niye bırakmış onu benim dolaba?

-Giyersiniz diye Manifaturacı Aslan’dan aldım diyo.

-İki de permatik alsaydı ya. Bacakları alıp hep beraber güne giderdik düğüne gitmek yerine.

-Dayı senin bacakları permatik almaz yalnız, ucu yeni bilenmiş altı yüz ellilik el hızarı lazım.

Böyle uzun uzadıya konuştu odalarında Nebi ile Şeref bir iki saat kadar. Onları almaya gelecek aracı beklerken hem son hazırlıklarını yapıyorlar, hem de yeni çıkardıkları bir kaç figür üstünde çalışıyorlardı. Köçeklik zanaatını sürdüren sayılı yüzlerden ikisi şimdi bu kireç boyalı odada baş başa vermiş sohbet ediyorlardı.

-Dayı düğünü çalan müzisyen kimmiş haber aldın mı?

-Artovalı Necati’ymiş.

-Eyvah adamların düğünü de rezil olacak desene.

Tokat’ın renkli müzisyenlerinden Artovalı Necati’ye kimse kolay kolay düğün vermezdi. Düğün vermemelerinin sebebi çok içince hareketli parçalar çalmaz, tabiri caizse düğün gecesini damar şarkılar çalarak mahvederdi. Piyasa müzisyenlerinden fiyatı oldukça düşük olmasına rağmen sırf bu huyu yüzünden tercih edilmezdi. Defalarca konuştular arkadaşları; “Yapma, aç kalacaksın, ne diye düğün yerini matem yerine çevirirsin?” dediler dinletemediler. Her seferinde tamam bir daha olmayacak dedi, kafayı çekince arabesk çalarak yine gittiği düğünleri mahvetti. 

-Rezil olacak ki ne rezil olacak Şeref. Namussuzun yüzünden biz de bahşiş alamıyoruz, tam kıvrak figürleri çıkarmaya başlayacakken bi damar çalıyo, düğün sahibi tarafından “Şimdi oynamanın sırası mı ulan, çıkın meydandan!” diyerek kovuluyoruz.  

-Geçen sene Turhal’daki düğünde, gurbetçi düğünü güzel bahşiş yaparız diye gittik bu adinin yüzünden para alamadığımız gibi dayak yemeyelim diye taksi parasını da cebimizden ödeyip geldik.

-Sorma ağıt çalmak nedir elin adamının düğününde, hadi ağıt çalıyorsun milleti ağlatıp ne diye bizi bahşişimizden ediyorsun?

-İki lokma bir şey mi yesek dayı düğüne gitmeden?

-Döner taktırıyormuş düğün sahibi, domates ekmek yiyip kesmeyelim şimdi kendimizi.

-Adama yemek ne var diye mi sordun

-Görüşürken birini aradı, “yüz yirmi kilo döner taktıracağız, eti cumartesi sabahına hazır etsinler” dedi

-Tavuk değildir inşallah, güzel bir et döner yemeyeli epey oldu. Yemek et dönerse bak sen o zaman benim bel kırmaya.