KONAKLI DÜĞÜN 8

Etekler havada dönerken bizimkiler bir raks ediyor, bir raks ediyor ki sormayın. Lastik gibi beli var tabiri var ya, bu söz daha önce söylenmemiş olsa emin olun Şeref ve Nebi’yi görenler bu sözün hakkını Şeref ve Nebi’ye şimdi teslim ederdi. Yerlere yatıp ağızlarıyla para almaları izleyenleri mest ediyor, davulun üstünden takla atarak sağa sola koşuşturmaları herkesi kendinden geçiriyordu. Bir ara ne olduysa herkes bir kahkaha kopardı meydan inledi gülme seslerinden. 

Ne olduğunu anlamayan Nebi ve Şeref gülmelere anlam veremiyor hala oynamaya devam ediyordu. Çok sürmeden Muhtar katıla katıla gülerek yanlarına geldi. Nebi’nin kulağına bir şeyler fısıldayınca Nebi arkasını tutarak içeri kaçmaya başladı. Bu sırada yattığı yerden para almaya çalışan Şeref koşarak eve giden dayısına bakınca eteğinin yırtıldığını fark etti. Oynamayı bırakıp o da dayısının peşinden eve gitti. İçeri girdiğinde dayısı Bond çantasındaki eteği çıkarmaya çalışıyor Muhtar da öyle gülüyor, öyle gülüyordu ki bir yandan karnını tutarak Nebi’yle uğraşıyordu. 

-Maşallahın var Nebi, yeni kalaylanmış kazan gibi sahne ışığını da alınca ay gibi parladı.

-Yapma muhtarım, sen bari alay etme! Rezil olduk millete…

-Sende olan onlarda yok mu Nebi? Ne rezil olacaksın üzülme, iş kazası.

-Mantolama işi yapan inşaat ustası olsaydım da dördüncü kattan iskeleden düşseydim. Böyle arıma gitmezdi Muhtarım.

-Ucuz deterjan kullanmasaydınız oğlum. Ucuz etin yahnisi böyle oluyor.

-Etme muhtarım, yirmi liralık etekleri konsantre deterjanla mı yıkayalım?

-Yıkamazsan Hansel’le, Gratel’in ormanda kaybolmamak için attığı taşlar gibi ışığı yiyince böyle parlarsın.

Nebi sonunda yedek eteğini bond çantasından çıkarıp değişmek için diğer odaya geçmişti. Muhtar da köşede oturan Şeref’e seslendi:

-Sakın iş olmaz, düğün alamayız aç açıkta kalırız diye korkma Şeref’im. Dayında bayram davulu gibi gergin malzeme oldukça sırtınız yere gelmez. Hem vallah hem billâh yemin ederim.

-Aman muhtarım çok uğraşmayın. Gururludur dayım vallahi çıkınca çeker gider.

-Tamam, tamam ses etmiyorum. Çay söyleyeyim yoruldunuz biraz ara verin de birer çay için.

Muhtar çay söylemek için dışarı çıktıktan bir dakika sonra elinde yırtılmış etekle Nebi girdi Şeref’in oturduğu odaya. Yırtılmış eteği katlayıp bond çantasına koyduktan sonra çıkarıp bir sigara yakarak geldi yanına oturdu. Derin bir of çektikten sonra:

-Nietzsche’yi ağlatan dünya garip Nebi’yi güldürür mü? Rezil ettik kendimizi.

-Rezil olacak bir durum yok da dayı bir şey dikkatimi çekti. Kaçarken gördüm bembeyaz duruyordu korkudan mı oldu?

-Çıkmadan tuvalette pudra sürdüm. Pişik yapıyor çok koşturunca canım yanıyor

-Desene ondan sebep yakamoz gibi parlıyor.