KONAKLI DÜĞÜN 3

Muhtar, arabayı evin önünden hareket ettirdi ama hemen köye gitmedi. Düğünün aşçısı bir kaç eksik söylemiş, muhtar onları da tamamlayıp öyle çıkarız köye demişti. Çarşıda üçü üç yerden eksikleri tamamladılar, yarım saat, kırk dakika oldu olmadı yola koyuldular.

Muhtar, bizimkilere sigara ikram edince Nebi konuşmak için koltuktan hafif öne doğru kendini itti. Konuşur konuşmaz da nefesi muhtarın ensesine geldi.

-Allah tamamına erdirsin muhtarım. Darısı bizim Şeref’e.

-Az geri git Nebi. Nefesin enseme geliyor gıdıklanıyorum. Yarın bütün köyü camii önüne toplayıp, üç tabutu yan yana dizdirmek istemiyorsan az geri git. 

Nebi hemen geri çekildi.

-Aman muhtarım ağzından yel alsın! Şu kutlu gününde ölüm, mölüm uzak olsun ağzından…

-Benim ağzımdan uzaktı da senin nefesin çok yakındı Nebi. Huylandım bi an, içim gıdıklandı lan!

-Tamam, muhtarım sen yoluna bak ben buradan konuşurum.

Şeref, muhtarla dayısının konuşmalarını tebessüm ederek dinliyor, iki parmak araladığı camdan sigara dumanını dışarı üflüyordu. Muhtarla, Nebi de aynı şekilde sigara içiyor, küllerini ne kadar dışarı dökseler de küller aracın içine geri geliyordu.

İlk muhtar bitirdi sigarayı, sonra iki parmak açık olan camdan dışarı attı. O sigara nasıl olduysa arka çapraz da oturan Şeref’in gömlek yakasından içeri girdi. Bu arada sohbet tekrar başlamış Muhtar ile Nebi laflıyorlardı.

-Şanına yakışır bir düğün olacak muhtarım öyle hissediyorum. Ben beş yüz kişi gelir dedim Şeref’e, Şeref bini bulur diyo.

-Olur, olur kalabalık olur. Kaza bela olmasın da, ne kadar davetiyeye silah atmak yasaktır yazdırsam da takmaz kimse beni. Karakol komutanı da ahbap olduğundan ses etmez, mermiyle yakarlar köyü bu gece.

-Ben diyecektim ağzımdan aldın muhtarım. Vallahi yakarlar köyü, sabaha kadar içip içip havaya sıkarlar.

-Onca senedir düğünlere giderim Nebi, belimdeki silahtan çıkarıp bir kurşun sıkmışlığım yok. Muhtar böyle yaparsa köylü ne yapmaz derler diye bir kurşun atmadım Allah inancın varsa.

-İnanırım muhtarım. Seni çalışkanlığınla, dürüstlüğünle seviyor millet. Bırak o huyun yüzünden sevmeyen sevmesin. Seni bilen biliyor muhtarım.

-Hay yaşa Nebi! Seven öyle sevsin doğru dersin. Yarın bir gün ölüp gideceğiz, adımız iyi anılsın yeter kardeşim.

Köyün son virajına girilmiş, uzaktan bir kaç ev seçilmeye başlamıştı bile. Davulun sesi şimdi daha iyi duyuluyor, davulcu erkenden düğünün şanına yakışır şekilde davula vuruyordu ki, Nebi söze girdi.

-Muhtarım valla şimdiden yakmışlar köyü sıka sıka. Buram buram yanık kokusu geliyo.

-Ben de aldım kokuyu ama bu barut kokusu değil Nebi, koku dışarıdan değil sanki arabadan geliyo.

-Bi dışarıyı koklayım muhtarım. Valla doğru yanık kokusu arabadan geliyo.

İyice yayılan Şeref’in sırtından dumanlar çıkmaya başlamış, parlamasına ramak kalmıştı ki acıyı hissetti.

-Yanıyom anam, vallaha yanıyom diyerek orta hızda giden arabadan kapıyı açıp kendini attı. Şoka giren muhtar aniden frene bastı.