KONAKLI DÜĞÜN 11

 Daha ikinci dubleyi doldurduklarında dışarıdan damar müzik tabir edilen arabesk müzik sesleri gelmeye başladı. Beklenen olmuş, Piyanist Artovalı Necati ağır parçalar çalmaya başlamıştı. Muhtar ilk başlarda ses etmese de aslında Necati düğünü böyle devam ettirecekti.

Saat on ikiye yaklaştığında belki yirmi sefer haber yolladılar. Necati, Nuh diyor peygamber demiyor, sürekli ağır şarkılar çalmaya devam ediyordu. Kendini kaybeden misafirler alkolün de etkisiyle zır zır ağlıyor, bir taraftan da havaya ateş ediyorlardı. Tabi bizimkiler bahşişi en çok alacakları zaman ortaya çıkıp oynayamadı. Çok geçmeden de düğünün ilk akşamı dağıldı. 

Misafirler birerli ikişerli köylüler tarafından evlere götürülüyor, içmeye devam edecekler için evlerde muhtarın yolladığı malzemelerle tekrar masalar seriliyordu. Damat ve sağdıç, evleri tek tek dolaşıp bir isteklerinin olup olmadığını soruyor, asırlardır bu toprakların adetlerinden biri olan konaklı düğün böyle yerine getiriliyordu.

Sabah olduğunda köy meydanın ortasındaki çeşmede birinin öğürerek elini yüzünü yıkadığını gördü Nebi ile Şeref. Kaldıkları evden çıkmışlar, Muhtar’ın evine giderken çeşmeye gelince öğürerek elini yüzünü yıkayan adamla karşılaşmışlardı. Arkası dönük olduğundan tanıyamamışlar iyice yanına sokulmuşlardı. Nebi elini adamın omzuna koyunca adam yüzünü döndü. Nebi kafasını sağa sola bükerek:

-Allah belanı versin senin Necati. Allah senin belanı versin de bu içişin son içişin olsun emi!

-Bela okuma be Nebi abi, bela okuma gelip bela beni bulacak!

-Sus ulan mendebur herif! Ulan ben sana kaç sefer içince damar şarkı söyleme dedim!

-Saymadım ama baya dedin Nebi abi.

-Ulan ne diye çalar da bizi bahşişimizden edersin he? Çalar da bizim tam milletin önünde taklalar atarak parseli toplayacağımız zaman bizi ekmeğimizden edersin?

-Abi içince bana bi haller oluyor. Yapmayım diyorum yine dayanamıyorum.

-Ulan ananın emziği mi bu. Madem kaldıramıyorsun içme!

Şeref, dayısının daha fazla sinirlenmemesi için koluna girerek uzaklaştırmak istedi.

-Tamam, dayı sakin ol. Bırak üstüne gitme adamın belli zaafı var.

-Bizim de zaafımız var Şeref. Bizim de zaafımız var. Ben iki akşam içmesem uyuz gibi kaşınıp geceler boyunca uyuyamıyorum. Ama ben işimle alkolü karıştırmıyorum. Necati bu söz üzerine gülümseyerek:

-Nasıl karıştırmıyorsun Nebi abi. Sen değil misin geçen sene Ali Fevzi’nin düğünde içip içip havuza düşen? Millet görmese az daha havuzda boğulacak olan sen değil misin?

-Ulan orada benim ayağım kaydı düştüm. Ben senin içtiğini yakana dökerim, o akşam eti çok yedim tansiyonum çıktı o yüzden ayaklarım yerden kesildi.

-Eminim öyledir Nebi abi.

-Tamam, hadi kes martavalı! Ulan bu akşam İstanbul’dan misafirler gelecekmiş, ulan bir arabesk çaldığını göreyim seni yemin ederim âleme madara ederim. Yürü düş önüme muhtarın eve gidiyoruz serseri !