HARİTA

Saat 23.00 sularında çalındı kapı. Latif hoca kalktı, gerindi. “Bu saatte gelen hayra gelmez ama hayırdır inşallah.” dedi. Karısı Latif kalkınca yorganı üstüne çekip sağ tarafına geri kıvrıldı. Latif ne zaman yataktan kalksa eşi sürekli bu hareketi yapardı. Usulca yaklaştığı kapıdan dışarı seslendi :

-Kim o?

-Benim ben Nebi. Aç kapıyı!

Yirmi yıllık demir sürgülü kapı , sürgüyü çekince gök gürler gibi gürledi. Geceyi bölen sesiyle ortalığı inletti.

-Allah aşkına yağla hocam şu kapıyı ,başımıza iş açacak bu canına yandığımın kapısı.

-Boş ver kapıyı, söyle derdin ne bu saatte?

-Bu sefer yerini bulduk. Efsunlu olabilir kalk gel duala mezarı.

-Neyi buldunuz lan yine?

-Eşkıya Kevork’un sakladığı ganimetlerin yerini.

-Çulsuz Kevork ne zaman eşkıya olmuş da hazine yapmış kendine?

-Hadi giyin hadi. Bırak şimdi mavrayı!

-Ne mavrası oğlum?  Köylüyle kavga edip dağa kaçan, dağ başında sefillikten ölen çulsuz Kevork’un tek serveti takma dişleridir onu mu buldunuz?

-Yedi vilayete, kırk iki nahiyeye nam salan yiğitler yiğidi Kevork , kalk da arkandan söylenenlere bak.

-He kalkar kalkar bekle. Acından ölen Kevork kalkar gelip benim canımı yakar. Yatıyorum ben.

-Vallahi bulduk billahi bulduk hocam. Aha da harita!

Latif Hoca tam kapıyı kapatacakken daha fazla kayıtsız kalamaz , Nebi’nin elinde bulunan haritayı eline alır. Derince inceler, bir sağa çevirir bir sola çevirir, allem eder kallem eder haritayı dürüp büküp Nebi’nin eline verir.

-Al ulan adi adam , uykumdan da ettin beni. Hazine haritası diye verdiğin Zile’nin 1946 yılı iskân planı.

-Nasıl iskân planı, bu haç ne,  Eşkıya Kevork’un mezar yeri değil mi?

-Tabi Kevork’un mezar yeri. Yanında bulunan mesire alanı da Kevork Dinlenme Tesisleri.

-Şimdi sen buna imar planı diyorsun da, bunu satan adiler bize ne diye Kevork’un ganimetlerinin yeri dedi.

-Ne desin Zile’nin 1946 yılı İmar planları deseydi alır mıydınız?

-Almazdık.

-Efendim?

-Almazdık.

-Bak, kendin itiraf ediyorsun.  Almazdım çünkü kadastro memuru değilim ben, bunu alıp napayım kat malikleriyle görüşüp orta yolu bulurum demezdin demi?

Demezdim tabi , ne işim var iskân planıyla?

-Şeref nerde ?

-Şeref mi kaldı hocam? Şerefimizi namusumuzu iki paralık etti bu namussuzlar.

– Tamam, o zaten senelerdir iki paralık da bizim Şeref nerde? Yeğenin olan hani.

-Jeneratöre mazot almaya gitti.

-jeneratör de kiraladınız yani, nasıl verdiniz kira parasını?

-Haritayı gösterip yarın ganimeti çıkarınca sana da pay vereceğiz dedik.

-İskân planını .

-İsyan planı oldu hocam şimdi bu harita. Ben bunları elime geçirmez miyim?

-Kimlerin ?

-Haritayı satanların

-Ara bakalım ulaşabiliyor musun?

Nebi hiddetle kemerinde takılı olan telefon kılıfına elini uzatır. Sinirden asıldığı telefon kılıfının cırt cırtı yırtılır. O arada telefon elinden düşüp kırılır. 

-Allah belanı versin ya! Telefon kırıldı hocam .

-Gitti desene dede yadigârı…

-Ne yadigârı hocam kendim almıştım.

-Tamam, işte deden Galiçya Cephesine harbe giderken sen de olur arar ulaşamaz diye bu telefonu almıştın.

-Ne anlatıyorsun hocam sen, telefon kırıldı diyorum telefon!

-Her şerde bir hayır vardır, yarın gider yenisini alırız. Tuşlu telefon mu kaldı bu devirde?

-Nasıl alacağız hocam, jeneratörün parasını vermeden telefonu nasıl alırım.

-Ben alırım, eline para geçtikçe bana ödersin diyeceğim ama eline para geçmiyor ki nasıl yapsak.

-Sağ ol hocam en azından dürüstsün. 

-Neyse hadi uyumaya gidiyorum ben , bakarız yarın hal çaresine.

-İyi madem ben de eve gideyim.

-Yok, gel istersen hanımı kaldırıp seni alayım yatağa ?

-Ben almayım, alana cani olmayım.

-Mani olmayım diyecektin herhalde 

-Cani olmayım dedim. Koynunda bir erkekle görürsem cani olurum hocam.

-De hadi iyi geceler!

-Haydi, iyi geceler yarın görüşürüz hocam.