HARİTA 2

-Bünyamin abi Allah aşkına ne kimliği istiyorsun? Benim abi, komşun Şeref, Gülfidan’ın oğlu. Tanımaz gibi kimlik istiyorsun.

-Ben seni tanıyorum ama devlet seni tanımıyor Şeref. Kola şişesine mazot isteyenden sen de kimlik iste diyor.

-Abi etme eyleme, eve kadar yürütme beni. Ver mazotu gideyim, altı sırtı yirmi liralık mazot verecen, eve kadar yürütme beni Bünyamin abi.

-Yirmi de alsan elli de alsan kanun nizam bu Şeref. Hem nerden bileyim sen bu mazotla gidip birinin evini yakacan, sonra benim başıma iş açacan?

-Abi ben birinin evini yakmayacağım da sen beni yakacan. Beş kilometre yolu akşam vakti bana yürütecen ya alacağın olsun!

-Alacağım var zaten ulan. Geçen sefer aldığınız mazotun parası duruyor hala.

-Nebi dayım verdim dedi onu.

-He verdi vermez mi? Beni görünce kafasını çeviriyo, Nebi bak bakayım buraya deyince seferberlikten kalma bi telefonu var hemen onu çıkarıp başka biriyle konuşuyo numarası yapıyo. Hadi Şeref üzme beni oğlum, başkası olsa mazot da vermez ben yine kimliği getir diyorum.

Daha fazla dil dökmenin manasız olduğun anlayan Şeref, geldiği yöne gerisin geri döndü, eve doğru yürümeye başladı. Bünyamin haklıydı, yasalar “araç harici mazot ve benzin almaya gelenlerin kimlik bilgilerini not et, olası bir kundaklama halinde ben direk onları gözaltına alacağım” diyordu. Bünyamin haklıydı da ev uzaktı. Ha gayret dedi Şeref, gecenin içinde kaybolup adımlarını hızlandırmaya başladı. 

Latif hocadan azarı yiyen, üstelik elindeki haritada iskân planı çıkan Nebinin canı çok sıkılmış, eve girmeyi gözü almamıştı. Oturduğu bahçede yaktığı sigarayı tellendiriyor, gökyüzüne bakarak türlü hayallere dalıyordu. On altı senedir bir kuru hayalin peşinde gidiyorlar, define sevdası yüzünden eşmedik yer bırakmıyorlardı. Uzaktan bakıldığında görenlerin sporcu zannedeceği bir vücudu olmuş, eğer bu enerjiyi başka bir alanda kullansa şimdiye çoktan voleyi vurmuştu. Ellerine üç beş kuruş lira geçince ya parayı kiraladıkları jeneratöre veriyorlar ya da kırılan kazma kürekleri yeniliyorlardı. İki saate yakın böyle oturduğu yerden gökyüzünü izleyerek sigara içti Nebi, dalıp gittiği derya denizden onu uyandıran Şeref’in sesiydi:

-Dayı bu adi Bünyamin, nüfus cüzdanını getir diyor.

-Hayırdır, halimize üzülmüş seni evlatlık almaya mı karar vermiş?

-Yok dayı.

-O zaman ihtilal oldu, çevrede sözüne güvenilecek adam olmadığından Bünyamin’i askerlik şubesi başkanı yaptılar o da işgüzarlık ya senin asker kaçağı olup olmadığına mı bakacak?

-Dayı bu kadar senaryoyu ne ara yazdın Allah aşkına. Kanun kimliği olmayana şişede mazot verme diyormuş.

-Bünyamin kanunla mı konuşuyormuş?

-Dayı Allah aşkına bırak makarayı. Geçen ki aldığımız mazotun parasını da vermemişsin.

-Kim diyor vermediğimi? Gittiğimde oğlu ordaydı, verirsem babasına söylemeden harcar babası da borcunu vermemişsin der diye oğluna vermedim.

-Kesin öyledir dayı.

-Sen dayına değil de müşteri hizmetleri gibi kimlik bilgilerinden ananın kızlık soyadının sondan üçüncü harfini soran o adi Bünyamin’e mi inanıyorsun?

-Tabi ki Bünyamin’e inanıyorum dayı.

-Ben olsam ben de Bünyamin’e inanırdım Şeref.