BEKTAŞİ’NİN İNKÂRI

Adamın biri bir gün telaşlı telaşlı imamın yanına gelir. Adamdaki telaşı gören imam:

-Hayırdır gardaşım nedir bu telaşın?

Adam soluğunu toplar, biraz nefeslenir:

-İmam efendi ben zamanında Allah’la pazarlığa girdim. Ey kurban olduğum sen bana bi çocuk ver, benim canımı çocuk yirmi yaşına gelince al dedim. Şimdi çocuk yirmi yaşına girdi, bu pazarlık kötü bir pazarlıktır, söyle imam efendi Allah benim canımı ne zaman alacak?

İmam bir adama bakmış, bir soruyu tartmış. Kitabı açmış bakmış, düşünmüş, taşınmış cevap vermiş:

-İmanım bu sorunu sen git müftüye sor. İnsan-ı kâmildir bilirse o bilir.

Adam koşar adım müftüye gitmiş. Anlatmış olanları tamamca, beklemiş başlamaya. Müftü de düşünmüş, taşınmış en son:

-Oğlum Allah’la iddiaya girilir mi? Ne zaman öleceğin belirsiz. Sen en iyisi şu köye git orda Bektaşi’yi bul, bu işi anca o çözer, demiş.

Adam atlamış atına, atmış kendini ovaya. Az gitmiş, uz gitmiş sonunda müftünün dediği köye gelmiş. Bulmuş baba erenleri, anlatmış konunun hepsini. Bektaşi iyice dinledikten sonra sakallarını sıvazlayarak:

-Kimse var mıydı sen pazarlık ederken?

-Yok, baba erenler.

-Şahit falan var mı?

-O da yok baba erenler.

-İnkâr et anasını satayım!