ASIRLIK ÇINAR 5

Necip son yaktığı ağıtla biraz olsun durumu kurtardı. Muhtar’da bu sözleri duyunca Necip’e memnuniyet dolu gözlerle baktı. İmam bir Kuran okumaya devam ederken cenaze cemaati kürekle mezara toprak atıyordu. Bir ara Necip ağladığı yerden kalkıp karşı tarafa geçmek isterken mezara toprak atanlardan birisi küreği ölçüsüz saplayacakken küreğin arka tarafı Necip’in yüzüne çarptı. Çarpmanın etkisiyle savrulan Necip’in takma gözü yerinden fırladı. Eli açık dua eden imamın avucunun ortasına Necip’in takma gözü düşünce imam ne olduğunu anlamadan gözü havaya atıp mezarlıktan kaçmaya başladı. Mezar cemaatinden bazıları da imamın peşine koşturunca Nebi soluğu Necip’in yanında aldı:

-Kardeşim bir şeyin yok inşallah. Kaldır bakalım kafanı yüzüne bi bakayım.

-Dur Nebi az soluk alayım. Yüzüme yağlı kurşun yemiş gibiyim.

Necip elleri yüzünde ovunurken Muhtar Hadi, imamın kaçarken attığı takma gözü almış Nebi’ye getirmişti.

-Al Nebi kardeş. Bir şeyi yok değil mi Necip arkadaşın?

-Vallahi bilmiyorum Muhtarım. Baksana beter ovunuyor.

-Necip kardeş az kaldır bakalım başını. Bakalım yüzüne var mı bir şey?

Necip acı dolu ovunarak kafasını kaldırdı. Dıştan göründüğüne göre yüzünde sadece yumruk büyüklüğünde morluk vardı. Bir kaç kez çenesini kımıldatmasını istediler kımıldatınca çenesi kırılmamış diyerek şükrettiler. Necip sersemliği geçince ayağa kalkarak muhtara dönerek:

-Muhtarım bir parça çiğ et buldur yüzüme bastırayım. Morluğunu acısını alsın yoksa kan oturur.

-Kardeşim et deme Allah aşkına. Tamam, ben buz ayarlarım buz da alır morluğunu, yüzünün acısını.

-Valla ayarlayın da ne ayarlarsanız ayarlayın muhtarım. Sağlam gözüm bile bulanık görüyor şu an, zaten tek far gidiyorum onu da kapatsın da tam olsun bari.

-Küreğin arkasında ne gezersin be evladım. Çarpacağını kestiremedin mi?

-Kör tarafıma geldi muhtarım, göremedim küreği. Ben de rahmetli uzun boylu sağlığında güzel perde takarmış diyerek mezara bakıyordum gözümün önünde şimşek çakınca hem vallahi hem tallahi çarpıldım sandım. İmam nerede?

-Senin takma göz avucuna düşünce aklını yitirdi herhalde bağırarak baş aşağı gitti.

-Bu benim göz bir gün birini canından edecek de haydi hayırlısı muhtarım!

-Japon’la falan yapışmıyor mu oğlum bu ya da silikonla sabitlenmiyor mu bu takma göz o deliğe?

-Sen benim göz çukurunu kırılan maket parçası sandın sanırım muhtarım, oldu olacak çukura saten alçı basayım!

Necip sözlerini bitirince ahlar ile, vahlar ile kaçan imamı getirdiler. İmam soluk soluğa kalmış, nefesini toplamaya çalışıyordu. Kaçan cemaatin bir kısmı ise kapı önünden mezarlığa doğru bakıyordu. Necip ise takma gözünü takıp moraran yanağını ovarak mezarın başına oturmuş ateş gibi yanan yüzünün acısından ağlıyordu.